SULTAN GÜVERCİNİ HÜNKARİ |
|
|
|
Manisa Şehzade Sarayına özgü, Sultan Güvercini, Hünkari ırkı bir refah ve incelik anlayışının birleşmesi ile, Osmanlı Sultanlarının kendilerine has bir mükemmel ırk geliştirme isteği sonucu, yüzyılların emek ve birikimi ile meydana gelmiştir. Üç kıtaya yayılmış Osmanlı topraklarındaki farklı ırktaki güvercinler, Manisa Sarayında toplanmış ve burada zengin bir güvercin koleksiyonu oluşturulmuştur. Bu çeşitlilik içinde melezleşme çalışmaları sonucu üretilen Hünkari ırkı, kanaryadan küçük gagaları ve her renkteki ebruli-dantelli ve bir tüy veya telekte, en az iki, üç renkli desenleriyle eşsiz güzellikte bir güvercin cinsi olarak günümüze kadar ulaşmıştır. 19. Yüzyıldan itibaren Saray tarafından yabancı misafirlere hediye edilen Hükariler Avrupaya yayılmış, oradan Amerikaya da geçerek bütün dünyada tanınmıştır. Bu gün ismi, kökenini çağrıştıracak şekilde, göğüslerindeki gül diye adlandırılan kendi içinde dönen , dalgalı, kıvırcık tüyler sebebiyle, doğu fırfırı anlamına gelen Oriental frill olarak anılan Hünkarilerin, Amerika ve Avrupa da dernekleri bulunmaktadır. 1864 yılında ilk defa H. P. Caridia tarafından alınıp, İngiltereye götürüldüğü bilinen Hünkariler, 1879 yılında da Amerikanın önde gelen kentlerinden New Yorkta National Columbarian Society tarafından ilk defa sergilenmiştir. Küçük gagaları sebebiyle kendi yavrularını beslemekte zorlanan Hünkariler süt annesi olan daha büyük gagalı güvercinler tarafından büyütüldüğünden, yetiştirilmeleri zor ve sınırlı olmakta, halis ölçülerde olanlarına daha ender rastlanmaktadır. Hatta damızlık olanlar Avrupa ülkelerinden, bilhassa da Almanyadan geri getirilmektedirler. Tamamının ayakları paçalı, başlarının üstü sivri tepeli ve göğsü güllü olan Hünkariler, iki ana renk kompozisyonu içinde toplanırlar. Birinci gurupta, baş, boyun, göğüs alt ve sırt beyaz, yalnızca kanat üstleri ve kuyruk ebruli-dantelli mavi, gri, kahve, kırmızı, siyah renk desenlidirler. Kuyruk uçlarında padişah mührü anlamına yorumlanan, bir beyaz metal para şeklinde desen mevcuttur. Kuyruk uçlarındaki bu beyaz ebruli işlemeye bu yüzden mühür veya alem denilir. Bu guruba yurtdışında satinette adı verilirken bizde kanat-kuyruk işlemeli çamkabuğu, mavi , gibi isimlerle anılırlar. İkinci gurup ise, baş, boyun, göğüs alt ve sırt koyu renkli olup, kanat ve kuyrukları ebruli-dantel desenlidir. Bu guruba da dışarıda blondinette denirken bizde tam çamkabuğu, arap ozan kara çil, mavi ,sarı, kırmızı sümbüllü kırmızı çil denilmektedir. Yine kuyruklar ve kanat uçları mühürlü ve alemlidir. Bu iki ana gurubun dışında , göz altı-alın renkli, kanat üzerleri mavi, beyaz veya kırmızı kuşaklı olanları da vardır. Bunlara da, turbiteen adı verilir. Manisa ve çevresinde halen yaygın olarak bulunan Hünkarilerin tüm orijinal renkleri mevcuttur. Çamkabuğu, sarı, kırmızı, mavi, siyah sümbüllü, kanat uçları ve kuyrukları açık renk oyalı-ebruli süslemeli olup, beyaz üzeri kanat ve kuyrukları aynı renklerle süslü olanları da görebilmek mümkündür. Bu renk ve desen zenginliğine rağmen, bu gün için yaygın bulunan Hünkarilerin gaga uzunluğu, dünya ölçeğinde orijinal olarak tabir edilen Avrupa ve Amerikadaki çok iyi korunmuş ve hatta gelişimi devam etmiş, emsallerinden yarım santimetre uzunluğunda büyüktür. Bu nedenle hünkarilerin yurtiçinde de, en kısa gagalıları, en makbul olanlardır. Bu sebeple gerek müsabakalarda, gerekse ticari alım-satımlarda önce gaga uzunluğuna bakılır. Fakat, yurtdışında burunun altında dışarıya bir uzantı vermeyen adeta sıfır uzunlukta bir gaganın, beslenme ve yavru besleme imkanını zorlayan yapısının doğal hayata ve üreme fonksiyonuna aykırı bulunması , bir tartışma ve eleştiri konusu olabilir. Ama zaten, Manisada mevcut hünkarilerin gaga ölçüleri, besleme, üreme fonksiyonlarını karşılamaya yeterli ölçüde ve kırık tabir edilen karışmış örneklerinin dışında, seçilerek beslenen ve el değiştiren Hünkariler gayet küçük gagalıdır. Bu gaga kısalığındaki birkaç milimetrelik fark sebebi ile, Manisada halen mevcut hünkari güvercinlerine Avrupa ve Amerikadaki hemcinslerine nazaran ırkı bozulmuş gözüyle bakamayacağımız gibi, aksine beslenme ve üreme şartları ölçeğinde, daha doğal ve orijinal olarak kabul etmemiz gereği meydandadır. Hele hele Ege bölgesinde, bu kuşlara kırık veya alman veya alman kırığı denmesine asla izin vermemeliyiz. Zaten kırılarak elde edilmiş bu cinsin bütün dünyada menşei Manisa Şehzade Sarayı olduğu tartışmasızdır. Bu cinsin adı ise, yurt içinde Hünkari , yurtdışında oriantel frill dir. Nitekim, 1907 ve 1914 yılları arasında İngilterede yayınlanmış, Feathered Word Magazin dergisinin kapağı olan Oriental Pigeon (doğu güvercini) adlı çizme resimde tüm Hünkari modelleri gösterilirken , gaga yapıları da; Manisadaki mevcut örneklerine daha yakın, Avrupadaki şimdiki örneklerinden biraz daha yapılıdır. Keza, Amerikanın en önde gelen Hünkari Oriental Frill derneğinin İnternette www.pigeonclubusa.com adı ile ulaşılabilen web sitesinde logo olarak kullanılan temsili resim de yukarıdaki örneğin sonuçlarına ulaşmak mümkündür. Logo daki gaga daha belirgin iken, yarışmalarda dereceye girmiş hünkarilerin fotoğraflarında neredeyse gagalarının bulunmadığı görülmektedir. Bu durum, sergilenen kuşlarının bir miktar özel bir makasla gagalarının kısaltılmasından kaynaklansa da, melezleşme çalışmalarıyla, gaga kısalmasının devam ederek, doğal üreme ve beslenme şartlarını zorladığını göstermektedir. Bu örneklerden de, zaten melezleme çalışmalarıyla elde edilmiş Hünkari ırkındaki gelişmenin Avrupa ve Amerikada devam ettiği anlaşılmakta, Manisa ve çevresinde de, bazı özensiz kırılmalarla ırkta bir miktar bozulmalar görüldüğü anlaşılmaktadır. Ancak, tabiatta kendi başına yaşama ve üreme fonksiyonuna sahip olmayan bir ırkın varlığını sürdürebilmesi imkansızdır. Bu ırk bir evcil ortamda dahi olsa doğal hayata uyum sağlama niteliğine sahip olmalıdır. Manisa ve çevresindeki Hünkarilerle, yurtdışındaki Hünkariler arasındaki diğer bir fark da, yerli hünkarilerin avuç içi kadar küçük yapıda olmasının karşısında , yurtdışındaki hünkarilerin oldukça iri görünmesidir. Bu durum bir miktar beslenmeyle ilgili olarak açıklanabilse de , bu husus da bir gelişme ve farklılık olarak tespit edilmelidir. Ancak bu durumun da, ırkta bir kırılma olarak kabul edilmesi doğru olmaz, bu farklılıkların beslenme, korunma ve gelişme şartlarına bağlı olarak 150 yıllık süreç içinde meydana çıkması olağan karşılanmalıdır. Her halükarda bütün dünyada menşei Manisa Şehzade Sarayları olduğu kabul edilen , Sultan Güvercini Hünkari kuşlarını, her iki versiyonunu da, en halis ölçüleriyle yetiştirme gayretimizi sürdürmeliyiz. Bunun için Hünkarinin gerek yurtiçi , gerek yurtdışı örneklerini muhafaza etmeli, bu güzide ırkı ihya etme yolunda melezleme çalışmalarına devam etmeli, güzellikleri arttırmanın öncelikli yolu olarak da, her güvercin meraklısının bu güzide ırka yer vermesinin yanı sıra, Bilhassa Manisa ve çevresindeki illerde her park ve bahçede de bir Hünkari Evi bulabilmeliyiz. Böylece, dünyalar güzeli bir kuş çeşidi olan, Sultan Güvercini Hünkarilerimizi, bir marka olarak bütün dünyada tekrar tescil ve ilan edebiliriz. Öyleyse, sloganımız; asırlar boyu sevip, beslediğimiz memleketimizin ender ırklarından, başta Hünkari olmak üzere Sultan Güvercinlerine sahip çıkalım, onları sevip, koruyalım ki, Onlar da bizim gönlümüzü ve kendi gök kubbemizi süslemeye devam etsinler. Av.Cemil Altınbilek İstanbul Manisalılar Derneği Başkanı |
|