Son yıllarda bize (Almanya'ya) taklacı dönücü (tumbler) bazı Türk
ırkları geldi. Bunlara yeteneklerine göre yüksek uçucu, taklacı
(T.S.: Purzler tek tek takla atanlara verilen ad, bunlar Mardin
benzerleri olabildiği gibi düz taklacılar da olabilir), makara saran
(roller) yada dalıcı güvercinler demek mümkün. Özellikle dalıcı
güvercinlerde olmak üzere bazı ırklar dış görünüşlerine göre
birbirlerinden ayırt edilememektedirler. Bunlar Türkiye dışında
Yunanistan, Yugoslavya ve Bulgaristanda da yetiştirilmektedirler.
Bunlar geldikleri yöreye göre adlandırılmaktadırlar. Ancak bunların
orjinlerini Türkiyede aramak gerekiyor.
Dönekler: Genellikle Türkiyede yetiştirilmektedirler. Hemen tüm
renklerde görülebilen ancak ekseri alaca renklerde yada beyaz başlı olan
bu kuşlar güçlü yapılıdırlar. Kuyruk genellikle normalden geniştir ve
kuyruk telek sayısı 12nin üzerindedir. Dönekler çok çabuk yükselirler
ve asla toplu olarak uçmazlar (T.S.: aslında bu özellik Kelebeklere ait,
dönekler aşağıdan kuş gösterilmediği sürece toplu uçarlar). Aşağıdan
kanat çırptırılan bir güvercin ile dikkatleri çekilir. Derhal yüksek bir
hızla dalarlar. Bu arada, genellikle sol taraflarına olmak üzere, kanat
uçları orta nokta olmak üzere dönerler (T.S.: Çeşitli dönüş biçimleri
var ama arzulanan kanat kuyruk ekseninde mümkün olduğunca dar, süratli
ve kanatlar hafif açık dönüş. Eğer, dönüş hızı aynı kalmak üzere -çok
zor- kanatlar daha da açık ise, yani tabak şeklinde dönüş daha makbül).
Özellikle değerli olanları hem sol hemde sağa doğru dönenleri.
Tepesizdirler, paçasız olanlarının yanısıra hafif paçalı olanlarına da
rastlanır ve aslında Makedonya dalıcı güvercini ile aynı ırktır
(T.S.:
Ayni ırk demek oldukca güç, zira on yıllardır birbirinden izole
edilmişler ve farklı koşullarda seleksiyona tabi tutulmuşlar.
Orjinlerinin aynı kuşlar olması muhtemel, hatta kelebeklerin de aynı
orjinden geldiklerini sanıyorum. Bildiğim kadarıyla Makedonya
(Yugoslavya) dönekleri en az kelebekler kadar paçalı ve daha iri kuşlar.
Eskiden Türkiyede paçalı döneğe genellikle rastlanmazdı, son yıllarda
makedonyadan kuşlar geldi ve melezlendiler).
Çift Tepeli Türk Taklacısı: Bu ırkı Darwin dahi Smyrnali (İzmirli)
çifttepe taklacı olarak isimlendirmiş. Paçasız, yarım paçalı (tozluklu)
ve paçalı varyeteleri vardır. Asya şak şak taklacıları
(T.S.: clap
tumbler, İngilizcede böyle bir terim kullanılıyor mu bilmem) ile
akrabadırlar. Bu ırk Türkiyede tanındığı kadar İran ve Rusyada da
tanınmaktadır. Hatta Suriye Sabuni taklacı dahi bu grubun uzak bir
akrabasıdır. Bunlar uçarken kanatlarını öyle bir birbirlerine vururlar
ki, bazen kanatlarda yaralanmalara rastlanır. Hatta bu nedenle
uçamadıkları dahi olur. Kanatlarını şak şak yaparken takla da atarlar.
Bu ırk Asya ve Küçük Asyada yaygın olarak yetiştirilmektedir.
Almanyaya da şak şak taklacılardan birçok ırk girmiş bulunmaktadır.
Takla clap tumblers: Yapı olarak diğer Asya şak şak taklacılarına
benziyorlar. Orta büyüklükte, orta uzunlukta gaga uzunluğuna sahip, açık
renk gözlü, tozluklu ya da kısa paçalı kuşlardır. Güllü olanları
bulunmakta ve tüm renklerde görülmektedirler. Yaşlı hayvanlar
kanatlarını birbirlerine vurarak takla atarlar. Öyle çok takla atarlar
ki bu nedenle yükselemezler. Genç hayvanlar daha az takla atarlar,
dolayısıyla yükselebilirler. Bu arada ayaklarını konacakmış gibi ileriye
uzatırlar. (T.S.: Gagaların orta boy büyüklükte olması bana bunların,
bizim Musul adını verdiğimiz ırk olması gerektiğini düşündürüyor).
Urfa ve Filibe clap tumblers: Bunlar orta boy uzunlukta ve paçalı
kuşlar. Her iki ırk da tepesiz, gülsüz ve birbirlerinden hemen hemen
farkları yok.
Konya clap tumblers: Kısa gagalı ve paçalı. Diğer özellikleri aynı
gruba giren ırklarla aynı.
Taklambaç: Bu ırkda mısıri (bango, owl) kanı var. Gaga uzunlukları
kısa yada orta boydur. Sıkı bir tüy örtüsüne sahiptirler ve bu ırkta,
mısırilerle akrabalıklarına rağmen göğüs gülü bulunmaz. Tüm renkleri
görülür. Beyaz ve siyah, siyah kuyruklu yada alaca dahil. Orta
yükseklikte 1 saat kadar uçarlar ve diğer ırklara nazaran daha az takla
atarlar.
Bango Uçucu Güvercinleri: Bir onceki ırkla akraba olan bu ırk özellikle
İstanbulda çok yaygın. Orjinleri taklacılarla mısıriler arasında. Yüksek
uçarlar ve yönlerini bulma yetenekleri çok gelişkindir. Tüm renk ve
işaretler bulunur. Bazılarında göğüs gülü de bulunur. Bunlar roller
(makaracı) güvercinleriyle birlikte uçsunlar diye de yetiştiriliyorlar.
Çok sıkı
topluluk olarak uçar ve çok çabuk yükselirler. Böylece diğer Rollerleri
de birlikte yükseltirler, onları motive ederler. Belli bir yükseklikten
sonra kendileri de takla atmaya başlarlar. Bazen yalnızca yüksek uçucu
güvercin olarak yetiştirilirler. (T.S.: Bu bilgileri nereden bulmuş
bilmiyorum ama bugün İstanbulda Bango olarak bilinen kuş ile, şekil
haricinde hemen hemen hiç uymuyor. Bango aslında owl ile eş anlamlı.
Takla atanına rastlamadım. Kimseden de duymadım. Eski tiplerinin
uçtukları doğru. Ancak şekilleri için yetiştirilenleri hemen hemen hiş
uşurulmuyorlar. Renk ikinci derecede önemli. Asıl kafa şekli çok önemli.
Gözler mümkün olduğunca patlak, gaga mümkün olduğunca kısa, kafa büyük
ve köşeli olmalı. Bu tanıma uyanlar için çok büyük paralar talep
ediliyor).
Kelebek: Son yıllarda Almanyada da görülmektedir. İlginç bir ırk.
Kelebek adı uçuş şeklinden gelmektedir. Kaba yapılı ve uzun olan bu
güvercinler uzun gagalıdırlar. Kısa paçalıdırlar. Kanatlar, 14-18 teleğe
sahip kuyruk üzerinde taşınır. Alacalarda göz rengi açıktır. Bazen
yarısı siyah gözlü olabilir. Kafa rengi beyaz olanlarda koyu renkli
gözlülere rastlanır. Dış görünüş olarak makedonya dalıcılarına
benzerler. Kelebekler tüm dalıcı ırkların yaptıkları dalışı yaparlar
ancak zorlamadan daha uzun oyunlu uçarlar. Bazıları bir iki takla da
atabilir. Ancak asıl özellikleri yalnız (solo) uçucu olmalarıdır. Toplu
olarak uçurulduklarında havada arı oğulu gibi karmakarışık uçarlar.
Türkiyede uçuşları yarasaya benzetilmektedir ve uçarken çok güç
harcadıkları söylenmektedir. Kanatların ucu yuvarlakımsıdır. Sondan 3cü
telek tüyü sondan 2ciden uzundur. Uçuş süresi, uçurma sıklığına bağlı
olarak yarım ile 2 saat arasındadır. Uçuş yüksekliği orta ile nokta
yüksekliği arasında değişir. Kelebekler yükseklik kaybederken diğer bazı
dalıcılarda olduğu gibi dönerler. Bu arada ani dönüşler yaparlar. Kuşlar
inecekleri zaman yetiştirici aşağıdan, kümesten kuş gösterir. Bunun
üzerine kelebekler kaba bir dönüşle inişe geçerler. Türk yetiştiricileri
açısından uçuş sporu önemli olmasına rağmen son yıllarda bazı renkli
hayvanlar daha önemli hale gelmiştir. Bu nedenle temiz renkli
kelebekler için daha yüksek fiyat istenmektedir. En çok, üst gaga
kökünde bıyığa benzer lekesi olan renkli kuyrukluları tutulmaktadır.
Bunların yanısıra renkli enseli ve güzel kaplan işaretli olanlara da
önem verilmektedir. Türkiyede en çok yetiştirildikleri ana yöre Balıkesir
çevresi.
Mülakat Roller: Çoğunluğu mavi olan bu güvercinlerde beyaz kuyruk
sıkca rastlanır. Uçuş özelliklerini iyileştirmek için eskiden sık sık
kaya güvercini ile melezlendikleri söylenmektedir. Kaba yapılı, paçasız
ve tepesiz olan bu kuşların iyi makara (roller) özelliği olduğu
söylenmektedir. (T.S.: Yaygın olarak yetiştirildiklerini bildiğim Bursa
ve İstanbulda dahi artık çok az rastlanmaktadırlar).
Çakal Roller: Dış görünüş olarak mülakatlara benzerler. Ancak
ağırlıklı olarak kırmızı renkte, kuyruk ve uzun kanat telekleri beyaz
renktedir (T.S.: Yapı olarak Mülakattan çok Bursalara benzerler. Mülakat
biraz daha alçak yani ayakları kısa dolayısıyla uzun bir kuş gibi
görünür. Çakal ve Bursa daha ayaklıdır). Kuyruk 14 telekten oluşur. Bu
ırk çok uzun süredir yetiştirilmektedir. Çok yüksek uçarlar. Uçuş
süreleri 10 saati bulanlar vardır (T.S.: Belki eskiden uçucu bir kuştu
ancak şu anda az rastlanan ve daha çok renk ve şekil için yetiştirilen
bir ırk. Çorludan bir arkadaş, -Tayyar Başaran-
bu ırka bir standard geliştirmeye çalıştı uzun süre. Ancak çevrede çok
tutulan bir ırk değil. Şekil ve renge göre yapılan seleksiyon uçuş özelliklerini geriletti. Hemen hemen hiş uşmuyorlar). Uçuşları, uzun
sürmesine rağmen ahenklidir (temperamentally). Uçuş sırasında bazıları
takla atar ve daha sonra hızlı hızlı uçarak diğerlerine ulaşmaya
çalışırlar. Çakalda kafa uzuncanadır. Aynı zamanda uzun bir gagaya
sahiptirler. Kanatlarını kuyruk üstünde taşıyan bu ırk tepesiz ve
paçasızdır. Memleketlerinde 100 yıldır tanındıkları söylenmektedir.
Bursa Taklacısı: En çok siyah, koyu mavi yada mavi siyah şeritli olarak
görülürler. Kuyrukları beyaz olmalı (T.S.: Ben Bursayı yalnızca siyah,
beyaz kuyruklu ve kanatlı olarak biliyorum. Maviler Mülakat). Kuyruk 14
telekten meydana gelmiştir. Kanatlar kuyruk üzerinde taşınır. Kanat
telekleri renkli yada beyaz olabilir. Uçuşları yavaştır
(T.S.: Aksine çok hızlı uçarlar, çok ürkektirler). Toplu olarak uçarlar. Toplu olarak
uçarken tek tek bazı kuşlar takla atar ve tekrar topluluğa ulaşmaya
çalışırlar. Türkiyede 100 yıldır tanınan bir ırk. Yön bulma yetenekleri
Kelebeklere nazaran çok iyidir. Bir yaşından itibaren tipik uçuş
sitillerini gösterirler. Almanyada da yıllardır gösteri (show) kuşu
olarak yetiştirilmektedirler. Ancak yalnızca siyah renkte, kanat ve
kuyruğu beyazları tanınmaktadır.
Safkan Roller: Orta iriliktedirler. Smyrnae Makaracısı ile bazı
Bulgar makaracılarının melezlenmesinden oluştukları sanılmaktadır. Vücut yapıları
Birminghamlara benzer. Açık renk gözlü, tepesiz ve paçasızdırlar. En sık
olarak sarımsı kırmızı renklilerine rastlanan bu ırkın Arnavutlukta da
yaygın olarak yetiştirildikleri söylenmekte ve hatta bu nedenle
kökenlerinin Türkiyeye mi Arnavutluğa mı dayandığı bilinmemektedir.
Kanatlarını, 14 telekten oluşan kuyruk üzerinde taşırlar. Boyunda birkaç
siyah lekenin görülmesi safkan olduklarının göstergesi olarak
tanımlanmaktadır. Erkek kuş dişisine çok bağlıdır. Erkek uçuş sırasında
dişisini hep görmeli aksi takdirde geri dönmeyebilir. Örneğin erkek bir
kuşun 7-8 kmden sürekli geriye, eski sahibine döndüğü ancak dişisi de
oraya satılınca artık oraya alıştırılabildiği anlatılmaktadır. Bu kuşlar
çok yüksek uçarlar ve iyi takla atarlar (makara). Uçuş stilleri diğer
Türk ırklarına göre sakindir. Uçuş süresi iyi antremanla 6-7 saati
bulur. Bu ırkta artık bizde yetiştirilmektedir. (T.S.: Anlatılan bu ırk
bizim yerliye -Trakya- çok benziyor.)
Cesario Roller: Dahl (1950)ye göre bu kuşlar İstanbul Boğazı yanında
bulunan Skutari (Üsküdar) kökenli. Tepesiz, paçalı ve uzun, biraz aşağıya kıvrılan
gagaya sahipler. Uçuş stilleri oryantal rollerlere benziyor.
(T.S.: Ne
belirtilen yer ne de kuşlar hiç bir şey ifade etmiyor. Uzun gagalı ve
gagaları aşağıya doğru hafif kıvrık Polonya taklacıları var. İstanbulun
Kuzeyinde Polonezköyde göçmen Polonyalılar var. Bunlar zamanında
beraberlerinde getirmiş olmasınlar ? Gerçi Skutari ya da Skiptari
Arnavutların eski adı. Arnavutköyde var Boğaz kıyısında).
(Bahadır
SARIAN: Skütari [Fransizlar Skütari, Almanlar Skutari diyorlardi],
Istanbul'un Anadolu yakasindaki çok eski yerlesme yerlerinden, bugün
artik Üsküdar dedigimiz sehrin eski veya asil adidir.)
İzmir (Smyrnae) Taklacısı: Bütün geniş kuyruklu ve asil düşük kanatlı
Rollerlerın atası olarak tanınır. Bildiğimiz kadarıyla bu ırk son olarak
halen yalnızca Yugoslavyada yetiştirilmektedir. Son zamanlarda
Almanyaya da birkaç çift geldi. Bu ırkın yetiştiricileri diğer Roller
ırklarının karışık, dejenere olmuş ve gerçek olarak
sınıflandırılamıyacağını söylemektedirler. Gerçek İzmir Rollerlerı
oryantal rollere göre oldukca daha uzun bir gagaya, kabarık, daha fazla
telekli bir kuyruğa sahipler ve vücut yapıları daha uzun olduğu için
daha zayıf görünmektedirler. Kuyruk 14 ile 22 arası telekten oluşabilir.
Bu ırkta her renk görülebilir. Özellikle siyah, beyaz, kırmızı, sarı,
mavi ve alaca olarak. Paçasız ve tepesizler. Oryantal rollerlerın aksine
siyah kuşlarda gaga da siyah renkli. Genellikle açık göz renkli ancak
kafada beyaz olanlarda özellikle siyah göze de rastlanabilir. Ancak açık
göz rengi tercih ediliyor. Otosex renkli bazı hatları da mevcut.
Atman Roller: Türk rollerı (makaracısı) adı da verilen bu ırk Oryantal rollerden
biraz daha iricedir. Uzun ve açık renkli gaga biraz aşağıya doğru bakar.
Gözler açık renklidir. Kanatlar, kalkık ve geniş kuyruğun altında
taşınır. Temel renk hep siyah, boyun kısmı çok fazla parlar. Kanatlar
beyaz ya da alacadır. Büyük bir olasılıkla Bulgar Akman ve yamalı ırklarıyla yakın akraba olan bu kuşlar Bulgaristanda yüksek uçucu
olarak çok değerlidirler.
Selçuklu Taklacısı: Konya kökenlidirler. Selçuklu Sultanlarının
sarayında yetiştiriliyorlardı. Selçuklular sonrasında dahi bu ırk bir
iki aile tarafından yetiştirilmiştir. Bunlar kesinlikle satılmıyorlar ve
hediye verilmiyorlardı. Bu nedenle günümüze değin çok ender rastlanan
bir ırk olarak kalmışlardır. Bir çift 1982de Nurnbergde gösteride
görülmüş, diğer bir çift de 1991de Stuttgartta gösteride. Ufak yapılı
bu kuşların kafaları köşeli olup köşeleri yuvarlakımsıdır. Orta
uzunluktaki gagaları sivri ve açık renkli olup koyu bir ucu
bulunmaktadır. Gözler sarımsı açık renklidir. Kısa ve dolgun boyun
doğrudan göğüse iner. Göğüs geniş ve dolgundur. Kanatlar, 20 telekten
oluşan ve çatımsı bir duruşu olan kuyruğun yanında ya da altında
taşınmaktadır. Bacaklar kısa ve tüylü, parmaklar tüysüzdür. Kanat
şeritleri olmayan açık mavi renklidirler. Kanat telekleri daha koyudur.
Bunlar saf gösteri kuşlarıdır.
Oynak: Aynı kentten oldukca eski bir ırk daha köken almıştır. Bu
ırk
belli bir uçuş şekli için selekte edilmemiştir. Bu nedenle her türlü
uçuş oyununu görmek mümkün, yani yüksek uçar, tek tek takla atar, makara
gibi takla atar. Orta büyüklükte bu güvercinler yapısal olarak kaya
güvercinine benzemektedirler. Başka bir yere çok zor alıştırılacak kadar
kümese bağlı oldukları söylenmektedir. Türkiyede, 50 km civarı kısa
mesafeden salınarak, bir tür hızlı uçuş güvercini olarak da
kullanılmaktadırlar. Bu arada tepesiz ve her renkte görülen bu kuşlar
Almanyaya da girmişlerdir. Yüksek ve uzun süreli uçuyorlar. Çatallaşmış
bir kuyruk hata olarak görülmemektedir.
Mardin Taklacısı:
Bunlar uçarken kanatlarını birbirlerine kuvvetli bir şekilde vurarak ses
çıkarırlar. Bu arada takla atarlar. Yırtıcı kuşlar gibi havada asılı
olarak durabilmektedirler. Orta büyüklükteki bu kuşlar kanatlarını
kuyruklarının üzerinde taşırlar ve tepesiz yada güllüdürler. Bacaklar
tozluklu ya da hafif paçalıdırlar. Taklalarla akrabadırlar ve hemen
hemen aynı uçuş stilini gösterirler. Ancak biraz daha yüksek uçarlar.
Biraz daha iricedirlerdir ve tüm renklerde bulunabilirler. Almanyada
da yıllardır yetiştirlmektedirler.
Anadolulu Daire Döven:
İlk kez 1981 de Almanyaya geldiler. Bu hayvanların memleketi,
Türkiyede Trabzon şehri civarında, Karadeniz kıyısı boyunca ve içe
doğru Trabzon, Kelkit, Erzincan ve Erzurum. Köylerde, ağırlıklı olarak
sığır ahırlarında bildik bileli yetiştiriliyorlardı. Şehirlerde tavan
aralarında. Şehirlerdeki yetiştiriciler de ırk bilinci daha fazla.
Türkçe ismi tepeli kanat çırpan olan bu
kuşlar, bu tanıma uygun olarak yetiştirilmektedirler. Bu güvercinler
tarla güvercini tipinde ve büyüklüğünde olup başlarında yuvarlak tepe
mevcuttur. Duruşları orta yükseklikte ve yere paraleldir. Kafa uzunca ve
yuvarlakımsı bir alın ile son bulur ve boyuna doğru uzanan, iki
tarafında gülü belli olan bir yuvarlak tepe ile bezelidir. Gözler sarı
yada açık renk, beyazlarda koyu renklidir. Trabzon ve Kelkit kökenli
kuşlar çoğunlukla sarı gözlü, Buna karşın Erzincan kökenliler ise açık
renk gözlüdürler. Göz kenarı çarpıcı değildir ve tüy rengine uyumludur,
aynı şekilde gaga da tüy rengine uyumludur. Boyun orta uzunlukta, göğüs
ve sırt geniş ve dolgundur. Kanatlar orta boyda olup kuyruk üzerine
yatırılarak taşınır. Dış telek tüyleri kanat çırpmaktan aşınmış
olabilir. Ayaklar orta boyda parmaklarla bezelidir ve tüysüzdür. Tüyler
sıkı ve elastiktir ve tüy tepeleri geniştir. Renk varyeteleri düz renkli
olarak siyah, beyaz, kırmızı, sarı, pas renkli şeritli veya siyah
şeritli fare grisi ve pas renkli şeritli maviler. Alacaları, kanat uzun
telekleri beyaz, göğüste beyaz bir işaret diğer yanları düz renklerden.
İşaretler önemli değil, önemli olan kanat çırparak ve dönerek canlı bir
karakter göstermeleri. Beyaz ve diğer düz renklilerin
çiftleştirilmelerinden Speelderke rengine benzer ancak sırtaki beyaz
kalp olmayan yavrular elde edilmektedir. Islah hedefi kanat çırparak
dönmeyi desteklemek ve ırkın saf olarak yetiştirilmesidir.
Kumru: Arap trumpeterin Türk islah ettiği versiyonu ve orta Anadolu
orjinli. Siyah beyaz alaca küçük ve süslü güvercinler. Oldukça agressiv
sayılıyorlar ve daha yavrular yuvadayken yetiştiriciler ellerini yuvaya
sokarak onlara antreman yaptırıyorlar. Bunun dışında oldukca evciller.
Yetiştiriciler bu kuşları çiftler halinde beraberlerinde kahvehaneye
götürüyorlar. Burada iki dişi veya iki erkek masanın üzerine koyuluyor.
Hayvanlar derhal birbirlerinin üzerine gidiyorlar ve kanatlarıyla
dövüşüyorlar ancak yaralanma olmuyor. Pes eden kuş kanadını titreterek
bunu belli ediyor. Bu dövüş güvercini sporunun diğer bir varyasyonunda
iki sandalye arasına konulan bir tahta üzerine bir karton kutu konuyor
ve kumru çifti buraya bırakılıyor. Kumru çifti burayı derhal yuva olarak
benimsiyor. Daha sonra ilk çift alınıp başka bir çift aynı şekilde
karton kutuya alıştırılıyor ve önceki çift de oraya bırakılıyor. Bunun
üzerine çiftler birbirlerine giriyorlar. Bu kavgacılıkları nedeniyle bir
kafeste yalnızca bir çift yetiştirilebiliyor. Bu güvercinler Arab
Trumpeteri gibi ötüyorlar ve hatta yuvadaki yavruların bile seslerini
duyurdukları söyleniyor.
Türk "Dewlapları": Vücut yapısı bakımından Suriye Dewlapına benzerler.
Yalnız bunlarda Suriye Dewlaplarına göre çok sayıda renk görülür.
Öncelikle düz renkli kuşlar, siyah, koyu şeritli mavi, mavi çakmaklı
(çilli, pullu), kırmızı şeritli külrengi, dumanlı ve İndigo. Bunların
dışında koyu renkli kanat ve kuyruklu, temel renk gümüşi yada gümüşi
gri. Kafada diğer vücut bölümlerine nazaran daha koyu renkli. Boyun
gümüş renkli. Bunların koyuyada açık renkli olanları mevcut. Türkiyede
boynu beyaz hilalli, beyaz kuyruklu, beyaz kanatlı, beyaz şeritli siyah
kuşlara da rastlanmaktadır. Bunlar, Suriye Dewlaplarından vücut yapısı
olarak ayrılmamasına rağmen, uluslararası olarak Lübnan Güvercinleri
(Lebanon) olarak anılmaktadırlar.
Adana yada Küpeli Dewlaplar: Bunlar bir Türk kenti olan Adanadan,
Türk işçileri vasıtasıyla Almanyaya geldiler. Tip olarak Beyrut
Dewlaplarına benzemekle beraber bunlardan daha küçük ve hafifler ve
ağırlıklı olarak uçuş sporunda kullanılıyorlar. Uçurulduklarında döne
döne yavaş yavaş yükselirler. Çok az görünecekleri bir yüksekliğe kadar
yükselme yeteneğindedirler ancak yetiştiriciler bunu arzulamaz. Zira her
bir güvercin yerdeki kuşa (Dropper - pırıltı) belli bir yüksekliğe kadar reaksiyon
gösteriyor. Türk yetiştiriciler kuşlarını havada tutabilmak için
bayrak kullanıyorlar. Dropperin gösterilmesi ile çok yüksek bir hızda
dalarak yere inerler. Spiral biçimli dalış yalnızca birkaç saniye
sürüyor ve frenleme sırasında kanatlardan yükselen spektakular bir ses
ile son bulur. Bu dalış uçuşu muazzam bir gösteridir. Dik açıyla yere
düşen bu kuşların son anda nasıl oluyorda frenledikleri ve yere
çakılmadıkları her seferinde yetiştiricileri şaşırtıyor ve bunların uçuş
yetenekleri ve uçuş sanatları birçok yetiştiricinin aklına
sığmamaktadir. Yetiştiricinin işaretlerini hemen algılayan çok zeki
kuşlar. Bu kuşlar yetiştiricinin bireysel olarak ilgisine muhtaç duyarlı
yaratıklardır. Türk yetiştiriciler tüm boş zamanlarında bu kuşlarla
ilgilenmektedirler. Renk ve işarete az değer verilir. Güvercinlerin uçuş
oyunu ön plandadır.
Türk Güvercini: Pers Carrieriyle birlikte tüm burunlu güvercinlerin
atası olarak bilinir. İspanyol Irk Güvercinleri uzmanı Brage bu ırkın en
eski evcil güvercin ırkı olarak anıyor ve onun görüşüne göre Ortadoğudan
köken aldiğını iddia ediyor. Henüz 1566 da Aldrovandi ondan
bahsetmiştir. Türk Güvercini herhalde Dünyanın ilk ulak güvercinidir.
Evine bağlı ve uçmaya istekli. Elbetteki uzun mesafe uçucusu olarak
değil. Daha sonraları bu güvercinler Avrupaya da gelmişler ve
genellikle başka ırklarla melezlenmişlerdir. Almanyada önceleri saf
olarak yetiştirilmişler daha sonra melezlemelerle gagaları kısalmıştır.
1934 de kadar bu ülkede varlıklarını kabul ettirmişlerdi. Ancak ikinci
dünya savaşında soyları tükenmiş olarak yıllarca bu ırkla ilgili birşey
duyulmadı. İkinci dünya savaşından sonra İspanyada tekrar bulundu.
Evet, gerçek, Türk güvercini halen yaşıyor! İspanyada Paloma Turca
(Türk Güvercini) adıyla anılmaktadırlar. 500 g vücut ağırlığı ile bu
güvercinler büyük ve ağırlar. Duruşları yere paralel. Boyun ileriye
uzatılmış durumda ve uzun. Bu ırk yapı olarak güçlü bir tarla güvercini
görünümündedir. Bacaklar orta uzunlukta ve parmaklar gibi tüysüz. Gaga
orta güçlü ve uzunlukta. Bu gaga uzunluğu gerçek Türk güvercinine ait.
Gaga tüm renklerde, koyu renkler dahil açık renklidir. Gaga ucu koyu bir
leke taşıyabilir. Pudralı burun cok fazla gelişkin değildir. Gözler
kırmızımtrak sarıdır ve aşağı yukarı 6 mm genişliğinde, etli ve canlı
tüysüz bir kısım ile çevrilidir. Hayvanların çoğunluğu tepesizdir. Sivri
ve midye tepeli çeşitleri eskiden kabul ediliyorlardı, ancak çok az
sayıda. Günümüzde İspanyada bulunan hatlar tepesizdir. Siyah, kırmızı,
sarı ve beyaz gibi düz renklilerinin yanısıra şeritli maviler,
çakmaklılar ve beyaz kanatlı siyahlar bulunmaktadır. Türk güvercinleri
iyi çoğalıyorlar.
Türk Bağdatı: Türk Bağdatlarına günümüzde de sıkca rastlanmaktadır. Neredeyse Türkiyedeki
tüm güvercin pazarlarında bulunabilirler. Suriye Bağdatıyla neredeyse
aynıdırlar. Bunlarda da bağdatların eski ata ırkı formu korunmuştur.
Anadolu Bangosu (owl): Bu ırk Küçük Asya, özellikle Anadoludan, iki
yüzyıl önce İngiltereye ulaşmış ve oradan da daha sonra Almanyaya
gelmiştir. Tüm Avrupalı kabuklu (T.S.: Sırtı ve kanatlarının üzerı
renkli olduğu için böyle anılmaktadırlar.) bangoların ata ırkı olarak kabul edilirler
ve kısa basık ancak sevimli bir yapıları vardır. Kafa mümkün olduğunca
yuvarlak, dolgun alınlı, dolgun yanaklı ve tepesiz olmalı. Kafa, kısa,
küt ve geniş bağlantılı gaga ile ayrılmayan bir hat oluşturur. Gözler
büyük ve koyu renkli, göz kenarları açık renkli, boyun kısa ve dolgun,
biraz geriye bükük ve ikiye ayrık. Göğüs geniş ve öne çıkık. Karın kısa
ve gelişkin olmalı.Sırt kısa, omuzlarda geniş, arkaya doğru eğimli. Kısa
kanatlar sıkı sıkıya kapalı olmalı. Bacaklar kısa ve tüysüz. Tek bir
renk tanınıyor, renkli kanat kabuklu ve kuyruklu beyaz. Kanatlarda 8-10
teleğin beyaz olması arzulanır, bunda renkli tüyler olabilir. Bu renk
biçimi siyah, gri, şeritli mavi, çakmaklı mavi, açık mavi, kırmızı,
sarı şeritli dominant kırmızı, sarı ve kahverengi renklerdedir. Kırmızı
ve sarı renklileri yenilerde ıslah edildiler. Bu ırkın bügün de
yetiştiriciliği yapılan Anadoluda başka renk işaretlerine de
rastlanmaktadır. Düz beyaz, renkli kuyruklu, kabuklu ancak beyaz
kuyruklu gibi. Doğuda ve Türkiyede görülen sivri tepeli, ayna kuyruklu
veya paçalıları melezdir. Almanyada otuzlu yıllara kadar düz beyazları
ve beyaz ancak renkli kuyrukluları kabul ediliyordu.
Aydın Bangosu: Bunlar unutulmaya yüz tutmuşlardır. Türkiyede İzmirin
güneyinde yer alan Aydın çevresinden orjinlanmaktadırler. Bunlarda
tüysüz bacaklı ve ayaklı ancak tepesiz veya sivri tepeli olarak
görülebiliyorlardı. Kafaları tam yuvarlak olmadığı için ve gagaları da
diğer bangolara nazaran uzun olduğu için Avrupada kısa süre sonra
anlamlarını yitirdiler. Bunlarda gelişkin bir göğüs gülü vardı, kanat
kabuğu ve kuyruk siyah, sarı yada kahverengi şeritli olarak gümüşi mavi
yada gümüşi gri idi. Büyük olasılıkla daha başka işaretli olanlarda
bulunmaktaydı. 1900lu yıllarda henüz tanınan Aydın bangolarını bakıcı
güvercin olmadan üretmek mümkün idi.
Domino Bangosu: Aydın bangosunun bir işaret şekliydi (T.S.: Renk).
Bunlarda Aydından Avrupaya gelmişlerdir. 1890dan beri bu ülkede
(T.S.: Avrupa) tanınmaktadırlar. İyileştirmek için başka bango
ırklarıyla melezlenmişlerdir, özellikle Anadolu Bangosu ile. Domino
Bangosu Anadolu Bangosundan biraz daha büyük, kısa ve alçak vücutlu
sevimli yapıya sahiptirler. Kafa yuvarlak olmalı ve gaga ile ayrılmaz bir
hat çizmelidir. Alın geniş ve dolgun. Kafa, tepesiz ya da sivri tepeyle
bezeli. Gözler büyük, iris turuncu renkli, göz kenarı daha az gelişkin ve
et renkli. Kısa ve kalın gaga kırmızı ve sarılarda açık, diğer tüm
renklerde koyu renkli. Boyun kısa ve kalın, biraz arkaya kıvrık. Gögüs
geniş ve öne çıkık, belirgin boyun çizgisi (T.S.: Bangolarda göğüs gülü
olmasa dahi önde boyun tüyleri bir çizgi şeklinde ayrılırlar), sırt
omuzlarda geniş arkaya doğru eğimlidir. Kanatlar iyi kapalı olarak
kuyruk üzerindedirler. Bacaklar kısa ve tüysüz. Kafa kanat kabuğu ve
kuyruk renkli, diğer yerler beyaz. Kafadaki renk enseye kadar iner ve
sivri tepeyi de kapsar. Önde ayrım çizgisinde son bulur. Mümkün
olduğunca 8-10 kanat teleği beyaz olmalı. Renk varyeteleri olarak mavi,
siyah, kırmızı, sarı, şeritli mavi, gümüş mavi, gümüş kırmızı ve gümüş
sarı tanınmaktadır.
Oryantal Bango yada İzmir Bangosu: Memleketleri Küçük Asyadır.
Çoğunluğu İzmirden Avrupaya gelmişlerdir. Almanyada 1850 den beri
yetiştirilmektedirler, İngiltereye ve Hollandaya daha önce
gelmişlerdir. Küçük, kısa ve alçak güvercinlerdir. Kafa nispeten büyük
ve yuvarlak, geniş ve dolgun alınlı ve dolu yanaklıdır. Gözler
arasındaki genişlik kırılma yapmadan buruna kadar uzanmalıdır. Kafa
yapısı ne daire nede ovaldır, özellikle alın genişliği ve doluluğu
belirgin olacak bir şekilde ikisinin arasındadır. Böylece kafanın en
yüksek yeri gözlerin üst kısmında değil ön kısmındadır. Gözler büyük ve
diri, renklilerde turuncu renkli, beyazlarda koyu renkli. Göz kenarı
basık , düz ve solgun, boyun kısa ve basık, omuzlardan dışarı çıkar.
Gırtlak ve göğüs gülü iyi gelişmis olmalıdır. Geniş göğüs biraz kalkık
taşınır. Kısa kanatlar sıksıkıya vücuda yapışık, ayaklar parmaklara
kadar sıkı tüylerle kaplı. Ayağın yanındaki tüyler biraz daha uzun ancak
büyük paçalı değil. Değişik isimlerle anılan renklenme şekilleri vardır. |