HANDBUCH DER TAUBENRASSEN
Die TaubenRassen Der Welt


Bu bölümde okuyacağınız bilgiler "Handbuch Der TaubenRassen - Die TaubenRassen Der Welt" isimli kitaptan alınarak tercüme edilmiştir. Üç Alman araştırmacı tarafından kaleme alınan kitapta ırklarımız hakkında yer alan bilgilerin bizce bazılarına yorum, ilave ve eleştiri gerekmektedir. Parantez içindeki  (T.S.) ibareli kritikler ve tercüme Doç. Dr. Türker Savaş'a aittir.

Sizde ırklarımız hakkındaki kritiklere katılmak isterseniz veya Türk ırkları hakkında yazılmış kitaplardan tercümeler göndermek isterseniz dosya@guvercinbirligi.com adresine mesaj gönderiniz.

Katılımınıza ve ilginize şimdiden teşekkür ederiz.
Son yıllarda bize (Almanya'ya) taklacı dönücü (tumbler) bazı Türk ırkları geldi. Bunlara yeteneklerine göre yüksek uçucu, taklacı (T.S.: Purzler tek tek takla atanlara verilen ad, bunlar Mardin benzerleri olabildiği gibi düz taklacılar da olabilir), makara saran (roller) yada dalıcı güvercinler demek mümkün. Özellikle dalıcı güvercinlerde olmak üzere bazı ırklar dış görünüşlerine göre birbirlerinden ayırt edilememektedirler. Bunlar Türkiye dışında Yunanistan, Yugoslavya ve Bulgaristan’da da yetiştirilmektedirler.  Bunlar geldikleri yöreye göre adlandırılmaktadırlar. Ancak bunların orjinlerini Türkiye’de aramak gerekiyor.
 


Dönekler: Genellikle Türkiye’de yetiştirilmektedirler. Hemen tüm renklerde görülebilen ancak ekseri alaca renklerde yada beyaz başlı olan bu kuşlar güçlü yapılıdırlar. Kuyruk genellikle normalden geniştir ve kuyruk telek sayısı 12’nin üzerindedir.  Dönekler çok çabuk yükselirler ve asla toplu olarak uçmazlar (T.S.: aslında bu özellik Kelebeklere ait, dönekler aşağıdan kuş gösterilmediği sürece toplu uçarlar). Aşağıdan kanat çırptırılan bir güvercin ile dikkatleri çekilir. Derhal yüksek bir hızla dalarlar. Bu arada, genellikle sol taraflarına olmak üzere, kanat uçları orta nokta olmak üzere dönerler (T.S.: Çeşitli dönüş biçimleri var ama arzulanan kanat kuyruk ekseninde mümkün olduğunca dar, süratli ve kanatlar hafif açık dönüş. Eğer, dönüş hızı aynı kalmak üzere -çok zor- kanatlar daha da açık ise, yani tabak şeklinde dönüş daha makbül). Özellikle değerli olanları hem sol hemde sağa doğru dönenleri. Tepesizdirler, paçasız olanlarının yanısıra hafif paçalı olanlarına da rastlanır ve aslında  Makedonya dalıcı güvercini ile aynı ırktır (T.S.: Ayni ırk demek oldukca güç, zira on yıllardır birbirinden izole edilmişler ve farklı koşullarda seleksiyona tabi tutulmuşlar. Orjinlerinin aynı kuşlar olması muhtemel, hatta kelebeklerin de aynı orjinden geldiklerini sanıyorum. Bildiğim kadarıyla Makedonya (Yugoslavya) dönekleri en az kelebekler kadar paçalı ve daha iri kuşlar. Eskiden Türkiye’de paçalı döneğe genellikle rastlanmazdı, son yıllarda makedonya’dan kuşlar geldi ve melezlendiler).


Çift Tepeli Türk Taklacısı: Bu ırkı Darwin dahi “Smyrnali (İzmirli) çifttepe taklacı” olarak isimlendirmiş. Paçasız, yarım paçalı (tozluklu) ve paçalı varyeteleri vardır. Asya şak şak taklacıları (T.S.: clap tumbler, İngilizce’de böyle bir terim kullanılıyor mu bilmem) ile akrabadırlar. Bu ırk Türkiye’de tanındığı kadar İran ve Rusya’da da tanınmaktadır. Hatta Suriye Sabuni taklacı dahi bu grubun uzak bir akrabasıdır. Bunlar uçarken kanatlarını öyle bir birbirlerine vururlar ki, bazen kanatlarda yaralanmalara rastlanır. Hatta bu nedenle uçamadıkları dahi olur. Kanatlarını şak şak yaparken takla da atarlar. Bu ırk Asya ve Küçük Asya’da yaygın olarak yetiştirilmektedir. Almanya’ya da şak şak taklacılardan birçok ırk girmiş bulunmaktadır.
 


Takla “clap tumblers”: Yapı olarak diğer Asya şak şak taklacılarına benziyorlar. Orta büyüklükte, orta uzunlukta gaga uzunluğuna sahip, açık renk gözlü, tozluklu ya da kısa paçalı kuşlardır. Güllü olanları bulunmakta ve tüm renklerde görülmektedirler. Yaşlı hayvanlar kanatlarını birbirlerine vurarak takla atarlar. Öyle çok takla atarlar ki bu nedenle yükselemezler. Genç hayvanlar daha az takla atarlar, dolayısıyla yükselebilirler. Bu arada ayaklarını konacakmış gibi ileriye uzatırlar. (T.S.: Gagaların orta boy büyüklükte olması bana bunların, bizim Musul adını verdiğimiz ırk olması gerektiğini düşündürüyor).

Urfa ve Filibe “clap tumblers”:   Bunlar orta boy uzunlukta ve paçalı kuşlar. Her iki ırk da tepesiz, gülsüz ve birbirlerinden hemen hemen farkları yok.

Konya “clap tumblers”:   Kısa gagalı ve paçalı. Diğer özellikleri aynı gruba giren ırklarla aynı.

Taklambaç:   Bu ırkda mısıri (bango, “owl”) kanı var. Gaga uzunlukları kısa yada orta boydur. Sıkı bir tüy örtüsüne sahiptirler ve bu ırkta, mısırilerle akrabalıklarına rağmen göğüs gülü bulunmaz. Tüm renkleri görülür.  Beyaz ve siyah, siyah kuyruklu yada alaca dahil.  Orta yükseklikte 1 saat kadar uçarlar ve diğer ırklara nazaran daha az takla atarlar.

Bango Uçucu Güvercinleri: Bir onceki ırkla akraba olan bu ırk özellikle İstanbul’da çok yaygın. Orjinleri taklacılarla mısıriler arasında. Yüksek uçarlar ve yönlerini bulma yetenekleri çok gelişkindir. Tüm renk ve işaretler bulunur. Bazılarında göğüs gülü de bulunur. Bunlar roller (makaracı) güvercinleriyle birlikte uçsunlar diye de yetiştiriliyorlar. Çok sıkı topluluk olarak uçar ve çok çabuk yükselirler. Böylece diğer Rollerleri de birlikte yükseltirler, onları motive ederler. Belli bir yükseklikten sonra kendileri de takla atmaya başlarlar. Bazen yalnızca yüksek uçucu güvercin olarak yetiştirilirler. (T.S.: Bu bilgileri nereden bulmuş bilmiyorum ama bugün İstanbul’da Bango olarak bilinen kuş ile, şekil haricinde hemen hemen hiç uymuyor. Bango aslında “owl” ile eş anlamlı. Takla atanına rastlamadım. Kimseden de duymadım. Eski tiplerinin uçtukları doğru. Ancak şekilleri için yetiştirilenleri hemen hemen hiş uşurulmuyorlar. Renk ikinci derecede önemli. Asıl kafa şekli çok önemli. Gözler mümkün olduğunca patlak, gaga mümkün olduğunca kısa, kafa büyük ve köşeli olmalı. Bu tanıma uyanlar için çok büyük paralar talep ediliyor).
 


Kelebek: Son yıllarda Almanya’da da görülmektedir. İlginç bir ırk. Kelebek adı uçuş şeklinden gelmektedir. Kaba yapılı ve uzun olan bu güvercinler uzun gagalıdırlar. Kısa paçalıdırlar. Kanatlar, 14-18 teleğe sahip kuyruk üzerinde taşınır. Alacalarda göz rengi açıktır. Bazen yarısı siyah gözlü olabilir. Kafa rengi beyaz olanlarda koyu renkli gözlülere rastlanır. Dış görünüş olarak makedonya dalıcılarına benzerler. Kelebekler tüm dalıcı ırkların yaptıkları dalışı yaparlar ancak zorlamadan daha uzun oyunlu uçarlar. Bazıları bir iki takla da atabilir. Ancak asıl özellikleri yalnız (solo) uçucu olmalarıdır. Toplu olarak uçurulduklarında havada arı oğulu gibi karmakarışık uçarlar. Türkiye’de uçuşları yarasaya benzetilmektedir ve uçarken çok güç harcadıkları söylenmektedir. Kanatların ucu yuvarlakımsıdır. Sondan 3’cü telek tüyü sondan 2’ciden uzundur. Uçuş süresi, uçurma sıklığına bağlı olarak yarım ile 2 saat arasındadır. Uçuş yüksekliği orta ile nokta yüksekliği arasında değişir. Kelebekler yükseklik kaybederken diğer bazı dalıcılarda olduğu gibi dönerler. Bu arada ani dönüşler yaparlar. Kuşlar inecekleri zaman yetiştirici aşağıdan, kümesten kuş gösterir. Bunun üzerine kelebekler kaba bir dönüşle inişe geçerler. Türk yetiştiricileri açısından uçuş sporu önemli olmasına rağmen son yıllarda bazı renkli hayvanlar daha önemli hale gelmiştir. Bu nedenle “temiz” renkli kelebekler için daha yüksek fiyat istenmektedir. En çok, üst gaga kökünde bıyığa benzer lekesi olan renkli kuyrukluları tutulmaktadır. Bunların yanısıra renkli enseli ve güzel “kaplan” işaretli olanlara da önem verilmektedir. Türkiye’de en çok yetiştirildikleri ana yöre Balıkesir çevresi.

Mülakat Roller:  Çoğunluğu mavi olan bu güvercinlerde beyaz kuyruk sıkca rastlanır. Uçuş özelliklerini iyileştirmek için eskiden sık sık kaya güvercini ile melezlendikleri söylenmektedir. Kaba yapılı, paçasız ve tepesiz olan bu kuşların iyi makara (roller) özelliği olduğu söylenmektedir. (T.S.: Yaygın olarak yetiştirildiklerini bildiğim Bursa ve İstanbul’da dahi artık çok az rastlanmaktadırlar).
 


Çakal Roller:   Dış görünüş olarak mülakatlara benzerler. Ancak ağırlıklı olarak kırmızı renkte, kuyruk ve uzun kanat telekleri beyaz renktedir (T.S.: Yapı olarak Mülakattan çok Bursalara benzerler. Mülakat biraz daha alçak yani ayakları kısa dolayısıyla uzun bir kuş gibi görünür. Çakal ve Bursa daha ayaklıdır). Kuyruk 14 telekten oluşur. Bu ırk çok uzun süredir yetiştirilmektedir. Çok yüksek uçarlar. Uçuş süreleri 10 saati bulanlar vardır (T.S.: Belki eskiden uçucu bir kuştu ancak şu anda az rastlanan ve daha çok renk ve şekil için yetiştirilen bir ırk. Çorlu’dan bir arkadaş, -Tayyar Başaran- bu ırka bir standard geliştirmeye çalıştı uzun süre. Ancak çevrede çok tutulan bir ırk değil. Şekil ve renge göre yapılan seleksiyon uçuş özelliklerini geriletti. Hemen hemen hiş uşmuyorlar). Uçuşları, uzun sürmesine rağmen ahenklidir (temperamentally). Uçuş sırasında bazıları takla atar ve daha sonra hızlı hızlı uçarak diğerlerine ulaşmaya çalışırlar. Çakalda kafa uzuncanadır. Aynı zamanda uzun bir gagaya sahiptirler. Kanatlarını kuyruk üstünde taşıyan bu ırk tepesiz ve paçasızdır. Memleketlerinde 100 yıldır tanındıkları söylenmektedir.
 


Bursa Taklacısı: En çok siyah, koyu mavi yada mavi siyah şeritli olarak görülürler. Kuyrukları beyaz olmalı (T.S.: Ben Bursayı yalnızca siyah, beyaz kuyruklu ve kanatlı olarak biliyorum. Maviler Mülakat). Kuyruk 14 telekten meydana gelmiştir. Kanatlar kuyruk üzerinde taşınır. Kanat telekleri renkli yada beyaz olabilir. Uçuşları yavaştır (T.S.: Aksine çok hızlı uçarlar, çok ürkektirler). Toplu olarak uçarlar. Toplu olarak uçarken tek tek bazı kuşlar takla atar ve tekrar topluluğa ulaşmaya çalışırlar. Türkiye’de 100 yıldır tanınan bir ırk. Yön bulma yetenekleri Kelebeklere nazaran çok iyidir. Bir yaşından itibaren tipik uçuş sitillerini gösterirler. Almanya’da da yıllardır gösteri (show) kuşu olarak yetiştirilmektedirler. Ancak yalnızca siyah renkte, kanat ve kuyruğu beyazları tanınmaktadır.

Safkan Roller:   Orta iriliktedirler. Smyrnae Makaracısı ile bazı Bulgar makaracılarının melezlenmesinden oluştukları sanılmaktadır. Vücut yapıları Birminghamlara benzer. Açık renk gözlü, tepesiz ve paçasızdırlar. En sık olarak sarımsı kırmızı renklilerine rastlanan bu ırkın Arnavutlukta da yaygın olarak yetiştirildikleri söylenmekte ve hatta bu nedenle kökenlerinin Türkiye’ye mi Arnavut’luğa mı dayandığı bilinmemektedir. Kanatlarını, 14 telekten oluşan kuyruk üzerinde taşırlar. Boyunda birkaç siyah lekenin görülmesi safkan olduklarının göstergesi olarak tanımlanmaktadır. Erkek kuş dişisine çok bağlıdır. Erkek uçuş sırasında dişisini hep görmeli aksi takdirde geri dönmeyebilir. Örneğin erkek bir kuşun 7-8 km’den sürekli geriye, eski sahibine döndüğü ancak dişisi de oraya satılınca artık oraya alıştırılabildiği anlatılmaktadır. Bu kuşlar çok yüksek uçarlar ve iyi takla atarlar (makara). Uçuş stilleri diğer Türk ırklarına göre sakindir. Uçuş süresi iyi antremanla 6-7 saati bulur. Bu ırkta artık bizde yetiştirilmektedir. (T.S.: Anlatılan bu ırk bizim “yerli”ye -Trakya- çok benziyor.)

Cesario Roller:   Dahl (1950)’ye göre bu kuşlar İstanbul Boğazı yanında bulunan Skutari (Üsküdar) kökenli. Tepesiz, paçalı ve uzun, biraz aşağıya kıvrılan gagaya sahipler. Uçuş stilleri oryantal rollerlere benziyor. (T.S.: Ne belirtilen yer ne de kuşlar hiç bir şey ifade etmiyor. Uzun gagalı ve gagaları aşağıya doğru hafif kıvrık Polonya taklacıları var. İstanbul’un Kuzeyinde Polonezköy’de göçmen Polonyalılar var. Bunlar zamanında beraberlerinde getirmiş olmasınlar ? Gerçi Skutari ya da Skiptari Arnavut’ların eski adı. Arnavutköy’de var Boğaz kıyısında). (Bahadır SARIAN: Skütari [Fransizlar Skütari, Almanlar Skutari diyorlardi], Istanbul'un Anadolu yakasindaki çok eski yerlesme yerlerinden, bugün artik Üsküdar dedigimiz sehrin eski veya asil adidir.)

İzmir (Smyrnae) Taklacısı:  Bütün geniş kuyruklu ve asil düşük kanatlı Rollerlerın atası olarak tanınır. Bildiğimiz kadarıyla bu ırk son olarak halen yalnızca Yugoslavya’da yetiştirilmektedir. Son zamanlarda Almanya’ya da birkaç çift geldi. Bu ırkın yetiştiricileri diğer Roller ırklarının karışık, dejenere olmuş ve gerçek olarak sınıflandırılamıyacağını söylemektedirler. Gerçek İzmir Rollerlerı oryantal rollere göre oldukca daha uzun bir gagaya, kabarık, daha fazla telekli bir kuyruğa sahipler ve vücut yapıları daha uzun olduğu için daha zayıf görünmektedirler. Kuyruk 14 ile 22 arası telekten oluşabilir. Bu ırkta her renk görülebilir. Özellikle siyah, beyaz, kırmızı, sarı, mavi ve alaca olarak. Paçasız ve tepesizler. Oryantal rollerlerın aksine siyah kuşlarda gaga da siyah renkli. Genellikle açık göz renkli ancak kafada beyaz olanlarda özellikle siyah göze de rastlanabilir. Ancak açık göz rengi tercih ediliyor. Otosex renkli bazı hatları da mevcut.

Atman Roller: Türk rollerı (makaracısı) adı da verilen bu ırk Oryantal rollerden biraz daha iricedir. Uzun ve açık renkli gaga biraz aşağıya doğru bakar. Gözler açık renklidir. Kanatlar, kalkık ve geniş kuyruğun altında taşınır. Temel renk hep siyah, boyun kısmı çok fazla parlar. Kanatlar beyaz ya da alacadır. Büyük bir olasılıkla Bulgar Akman ve yamalı ırklarıyla yakın akraba olan bu kuşlar Bulgaristan’da yüksek uçucu olarak çok değerlidirler.

Selçuklu Taklacısı: Konya kökenlidirler. Selçuklu Sultanlarının sarayında yetiştiriliyorlardı. Selçuklular sonrasında dahi bu ırk bir iki aile tarafından yetiştirilmiştir. Bunlar kesinlikle satılmıyorlar ve hediye verilmiyorlardı. Bu nedenle günümüze değin çok ender rastlanan bir ırk olarak kalmışlardır. Bir çift 1982’de Nurnberg’de gösteride görülmüş, diğer bir çift de 1991’de Stuttgart’ta gösteride. Ufak yapılı bu kuşların kafaları köşeli olup köşeleri yuvarlakımsıdır. Orta uzunluktaki gagaları sivri ve açık renkli olup koyu bir ucu bulunmaktadır. Gözler sarımsı açık renklidir. Kısa ve dolgun boyun doğrudan göğüse iner. Göğüs geniş ve dolgundur. Kanatlar, 20 telekten oluşan ve çatımsı bir duruşu olan kuyruğun yanında ya da altında taşınmaktadır. Bacaklar kısa ve tüylü, parmaklar tüysüzdür. Kanat şeritleri olmayan açık mavi renklidirler. Kanat telekleri daha koyudur. Bunlar saf gösteri kuşlarıdır.
 


Oynak:   Aynı kentten oldukca eski bir ırk daha köken almıştır. Bu ırk belli bir uçuş şekli için selekte edilmemiştir. Bu nedenle her türlü uçuş oyununu görmek mümkün, yani yüksek uçar, tek tek takla atar, makara gibi takla atar. Orta büyüklükte bu güvercinler yapısal olarak kaya güvercinine benzemektedirler. Başka bir yere çok zor alıştırılacak kadar kümese bağlı oldukları söylenmektedir. Türkiye’de, 50 km civarı kısa mesafeden salınarak, bir tür hızlı uçuş güvercini olarak da kullanılmaktadırlar. Bu arada tepesiz ve her renkte görülen bu kuşlar Almanya’ya da girmişlerdir. Yüksek ve uzun süreli uçuyorlar. Çatallaşmış bir kuyruk hata olarak görülmemektedir.
 

Mardin Taklacısı:   Bunlar uçarken kanatlarını birbirlerine kuvvetli bir şekilde vurarak ses çıkarırlar. Bu arada takla atarlar. Yırtıcı kuşlar gibi havada asılı olarak durabilmektedirler. Orta büyüklükteki bu kuşlar kanatlarını kuyruklarının üzerinde taşırlar ve tepesiz yada güllüdürler. Bacaklar tozluklu ya da hafif paçalıdırlar. Taklalarla akrabadırlar ve hemen hemen aynı uçuş stilini gösterirler. Ancak biraz daha yüksek uçarlar. Biraz daha iricedirlerdir ve tüm renklerde bulunabilirler. Almanya’da da yıllardır yetiştirlmektedirler.
 

Anadolu‘lu Daire Döven: İlk kez 1981 de Almanya’ya geldiler. Bu hayvanların memleketi, Türkiye’de Trabzon şehri civarında, Karadeniz kıyısı boyunca ve içe doğru Trabzon, Kelkit, Erzincan ve Erzurum. Köylerde, ağırlıklı olarak sığır ahırlarında bildik bileli yetiştiriliyorlardı. Şehirlerde tavan aralarında. Şehirlerdeki yetiştiriciler de ırk bilinci daha fazla. Türkçe ismi „tepeli kanat çırpan“ olan bu kuşlar, bu tanıma uygun olarak yetiştirilmektedirler. Bu güvercinler tarla güvercini tipinde ve büyüklüğünde olup başlarında yuvarlak tepe mevcuttur. Duruşları orta yükseklikte ve yere paraleldir. Kafa uzunca ve yuvarlakımsı bir alın ile son bulur ve boyuna doğru uzanan, iki tarafında gülü belli olan bir yuvarlak tepe ile bezelidir. Gözler sarı yada açık renk, beyazlarda koyu renklidir. Trabzon ve Kelkit kökenli kuşlar çoğunlukla sarı gözlü, Buna karşın Erzincan kökenliler ise açık renk gözlüdürler. Göz kenarı çarpıcı değildir ve tüy rengine uyumludur, aynı şekilde gaga da tüy rengine uyumludur. Boyun orta uzunlukta, göğüs ve sırt geniş ve dolgundur. Kanatlar orta boyda olup kuyruk üzerine yatırılarak taşınır. Dış telek tüyleri kanat çırpmaktan aşınmış olabilir. Ayaklar orta boyda parmaklarla bezelidir ve tüysüzdür. Tüyler sıkı ve elastiktir ve tüy tepeleri geniştir. Renk varyeteleri düz renkli olarak siyah, beyaz, kırmızı, sarı, pas renkli şeritli veya siyah şeritli fare grisi ve pas renkli şeritli maviler. Alacaları, kanat uzun telekleri beyaz, göğüste beyaz bir işaret diğer yanları düz renklerden. İşaretler önemli değil, önemli olan kanat çırparak ve dönerek canlı bir karakter göstermeleri. Beyaz ve diğer düz renklilerin çiftleştirilmelerinden „Speelderke“ rengine benzer ancak sırtaki beyaz kalp olmayan yavrular elde edilmektedir. Islah hedefi kanat çırparak dönmeyi desteklemek ve ırkın saf olarak yetiştirilmesidir.

 
Kumru:   Arap trumpeterin Türk islah ettiği versiyonu ve orta Anadolu orjinli. Siyah beyaz alaca küçük ve süslü güvercinler. Oldukça agressiv sayılıyorlar ve daha yavrular yuvadayken yetiştiriciler ellerini yuvaya sokarak onlara antreman yaptırıyorlar. Bunun dışında oldukca evciller. Yetiştiriciler bu kuşları çiftler halinde beraberlerinde kahvehaneye götürüyorlar. Burada iki dişi veya iki erkek masanın üzerine koyuluyor. Hayvanlar derhal birbirlerinin üzerine gidiyorlar ve kanatlarıyla dövüşüyorlar ancak yaralanma olmuyor. Pes eden kuş kanadını titreterek bunu belli ediyor. Bu dövüş güvercini sporunun diğer bir varyasyonunda iki sandalye arasına konulan bir tahta üzerine bir karton kutu konuyor ve kumru çifti buraya bırakılıyor. Kumru çifti burayı derhal yuva olarak benimsiyor. Daha sonra ilk çift alınıp başka bir çift aynı şekilde karton kutuya alıştırılıyor ve önceki çift de oraya bırakılıyor. Bunun üzerine çiftler birbirlerine giriyorlar. Bu kavgacılıkları nedeniyle bir kafeste yalnızca bir çift yetiştirilebiliyor. Bu güvercinler Arab Trumpeteri gibi ötüyorlar ve hatta yuvadaki yavruların bile seslerini duyurdukları söyleniyor.

Türk "Dewlapları":   Vücut yapısı bakımından Suriye Dewlapına benzerler. Yalnız bunlarda Suriye Dewlaplarına göre çok sayıda renk görülür. Öncelikle düz renkli kuşlar, siyah, koyu şeritli mavi, mavi çakmaklı (çilli, pullu), kırmızı şeritli külrengi, dumanlı ve İndigo. Bunların dışında koyu renkli kanat ve kuyruklu, temel renk gümüşi yada gümüşi gri. Kafada diğer vücut bölümlerine nazaran daha koyu renkli. Boyun gümüş renkli. Bunların koyuyada açık renkli olanları mevcut. Türkiye’de boynu beyaz hilalli, beyaz kuyruklu, beyaz kanatlı, beyaz şeritli siyah kuşlara da rastlanmaktadır. Bunlar, Suriye Dewlaplarından vücut yapısı olarak ayrılmamasına rağmen, uluslararası olarak Lübnan Güvercinleri (Lebanon) olarak anılmaktadırlar.
 


Adana yada Küpeli Dewlaplar:   Bunlar bir Türk kenti olan Adana’dan, Türk işçileri vasıtasıyla Almanya’ya geldiler. Tip olarak Beyrut Dewlaplarına benzemekle beraber bunlardan daha küçük ve hafifler ve ağırlıklı olarak uçuş sporunda kullanılıyorlar. Uçurulduklarında döne döne yavaş yavaş yükselirler. Çok az görünecekleri bir yüksekliğe kadar yükselme yeteneğindedirler ancak yetiştiriciler bunu arzulamaz. Zira her bir güvercin yerdeki kuşa (Dropper - pırıltı) belli bir yüksekliğe kadar reaksiyon gösteriyor. Türk yetiştiriciler kuşlarını havada tutabilmak için „bayrak“ kullanıyorlar. Dropperin gösterilmesi ile çok yüksek bir hızda dalarak yere inerler. Spiral biçimli dalış yalnızca birkaç saniye sürüyor ve frenleme sırasında kanatlardan yükselen spektakular bir ses ile son bulur. Bu dalış uçuşu muazzam bir gösteridir. Dik açıyla yere düşen bu kuşların son anda nasıl oluyorda frenledikleri ve yere çakılmadıkları her seferinde yetiştiricileri şaşırtıyor ve bunların uçuş yetenekleri ve uçuş sanatları birçok yetiştiricinin aklına sığmamaktadir. Yetiştiricinin işaretlerini hemen algılayan çok zeki kuşlar. Bu kuşlar yetiştiricinin bireysel olarak ilgisine muhtaç duyarlı yaratıklardır. Türk yetiştiriciler tüm boş zamanlarında bu kuşlarla ilgilenmektedirler. Renk ve işarete az değer verilir. Güvercinlerin uçuş oyunu ön plandadır.
 


Türk Güvercini: Pers Carrieriyle birlikte tüm „burunlu“ güvercinlerin atası olarak bilinir. İspanyol Irk Güvercinleri uzmanı Brage bu ırkın en eski evcil güvercin ırkı olarak anıyor ve onun görüşüne göre Ortadoğudan köken aldiğını iddia ediyor. Henüz 1566 da Aldrovandi ondan bahsetmiştir. Türk Güvercini herhalde Dünyanın ilk ulak güvercinidir. Evine bağlı ve uçmaya istekli. Elbetteki uzun mesafe uçucusu olarak değil. Daha sonraları bu güvercinler Avrupa’ya da gelmişler ve genellikle başka ırklarla melezlenmişlerdir. Almanya’da önceleri saf olarak yetiştirilmişler daha sonra melezlemelerle gagaları kısalmıştır. 1934 de kadar bu ülkede varlıklarını kabul ettirmişlerdi. Ancak ikinci dünya savaşında soyları tükenmiş olarak yıllarca bu ırkla ilgili birşey duyulmadı. İkinci dünya savaşından sonra İspanya’da tekrar bulundu. Evet, gerçek, Türk güvercini halen yaşıyor!  İspanya’da „Paloma Turca“ (Türk Güvercini) adıyla anılmaktadırlar. 500 g vücut ağırlığı ile bu güvercinler büyük ve ağırlar. Duruşları yere paralel. Boyun ileriye uzatılmış durumda ve uzun. Bu ırk yapı olarak güçlü bir tarla güvercini görünümündedir. Bacaklar orta uzunlukta ve parmaklar gibi tüysüz. Gaga orta güçlü ve uzunlukta. Bu gaga uzunluğu gerçek Türk güvercinine ait. Gaga tüm renklerde, koyu renkler dahil açık renklidir. Gaga ucu koyu bir leke taşıyabilir. Pudralı burun cok fazla gelişkin değildir. Gözler kırmızımtrak sarıdır ve aşağı yukarı 6 mm genişliğinde, etli ve canlı tüysüz bir kısım ile çevrilidir. Hayvanların çoğunluğu tepesizdir. Sivri ve midye tepeli çeşitleri eskiden kabul ediliyorlardı, ancak çok az sayıda. Günümüzde İspanya’da bulunan hatlar tepesizdir. Siyah, kırmızı, sarı ve beyaz gibi düz renklilerinin yanısıra şeritli maviler, çakmaklılar ve beyaz kanatlı siyahlar bulunmaktadır. Türk güvercinleri iyi çoğalıyorlar.

Türk Bağdatı:  Türk Bağdatlarına günümüzde de sıkca rastlanmaktadır. Neredeyse Türkiye’deki tüm güvercin pazarlarında bulunabilirler. Suriye Bağdatıyla neredeyse aynıdırlar. Bunlarda da bağdatların eski ata ırkı formu korunmuştur.

Anadolu Bangosu (owl):   Bu ırk Küçük Asya, özellikle Anadolu’dan, iki yüzyıl önce İngiltere’ye ulaşmış ve oradan da daha sonra Almanya’ya gelmiştir. Tüm Avrupa’lı kabuklu (T.S.: Sırtı ve kanatlarının üzerı renkli olduğu için böyle anılmaktadırlar.) bangoların ata ırkı olarak kabul edilirler ve kısa basık ancak sevimli bir yapıları vardır. Kafa mümkün olduğunca yuvarlak, dolgun alınlı, dolgun yanaklı ve tepesiz olmalı. Kafa, kısa, küt ve geniş bağlantılı gaga ile ayrılmayan bir hat oluşturur. Gözler büyük ve koyu renkli, göz kenarları açık renkli, boyun kısa ve dolgun, biraz geriye bükük ve ikiye ayrık. Göğüs geniş ve öne çıkık. Karın kısa ve gelişkin olmalı.Sırt kısa, omuzlarda geniş, arkaya doğru eğimli. Kısa kanatlar sıkı sıkıya kapalı olmalı. Bacaklar kısa ve tüysüz. Tek bir renk tanınıyor, renkli kanat kabuklu ve kuyruklu beyaz. Kanatlarda 8-10 teleğin beyaz olması arzulanır, bunda renkli tüyler olabilir. Bu renk biçimi siyah, gri, şeritli mavi, çakmaklı mavi, açık mavi, kırmızı, sarı şeritli dominant kırmızı, sarı ve kahverengi renklerdedir. Kırmızı ve sarı renklileri yenilerde ıslah edildiler. Bu ırkın bügün de yetiştiriciliği yapılan Anadolu’da başka renk işaretlerine de rastlanmaktadır. Düz beyaz, renkli kuyruklu, kabuklu ancak beyaz kuyruklu gibi. Doğuda ve Türkiye’de görülen sivri tepeli, ayna kuyruklu veya paçalıları melezdir. Almanya’da otuzlu yıllara kadar düz beyazları ve beyaz ancak renkli kuyrukluları kabul ediliyordu.

Aydın Bangosu:   Bunlar unutulmaya yüz tutmuşlardır. Türkiye’de İzmir’in güneyinde yer alan Aydın çevresinden orjinlanmaktadırler. Bunlarda tüysüz bacaklı ve ayaklı ancak tepesiz veya sivri tepeli olarak görülebiliyorlardı. Kafaları tam yuvarlak olmadığı için ve gagaları da diğer bangolara nazaran uzun olduğu için Avrupa’da kısa süre sonra anlamlarını yitirdiler. Bunlarda gelişkin bir göğüs gülü vardı, kanat kabuğu ve kuyruk siyah, sarı yada kahverengi şeritli olarak gümüşi mavi yada gümüşi gri idi. Büyük olasılıkla daha başka işaretli olanlarda bulunmaktaydı. 1900‘lu yıllarda henüz tanınan Aydın bangolarını bakıcı güvercin olmadan üretmek mümkün idi.

Domino Bangosu:   Aydın bangosunun bir işaret şekliydi (T.S.: Renk). Bunlarda Aydın’dan Avrupa’ya gelmişlerdir. 1890‘dan beri bu ülkede (T.S.: Avrupa) tanınmaktadırlar. İyileştirmek için başka bango ırklarıyla melezlenmişlerdir, özellikle Anadolu Bangosu ile. Domino Bangosu Anadolu Bangosundan biraz daha büyük, kısa ve alçak vücutlu sevimli yapıya sahiptirler. Kafa yuvarlak olmalı ve gaga ile ayrılmaz bir hat çizmelidir. Alın geniş ve dolgun. Kafa, tepesiz ya da sivri tepeyle bezeli. Gözler büyük, iris turuncu renkli, göz kenarı daha az gelişkin ve et renkli. Kısa ve kalın gaga kırmızı ve sarılarda açık, diğer tüm renklerde koyu renkli. Boyun kısa ve kalın, biraz arkaya kıvrık. Gögüs geniş ve öne çıkık, belirgin boyun çizgisi (T.S.: Bangolarda göğüs gülü olmasa dahi önde boyun tüyleri bir çizgi şeklinde ayrılırlar), sırt omuzlarda geniş arkaya doğru eğimlidir. Kanatlar iyi kapalı olarak kuyruk üzerindedirler. Bacaklar kısa ve tüysüz. Kafa kanat kabuğu ve kuyruk renkli, diğer yerler beyaz. Kafadaki renk enseye kadar iner ve sivri tepeyi de kapsar. Önde ayrım çizgisinde son bulur. Mümkün olduğunca 8-10 kanat teleği beyaz olmalı. Renk varyeteleri olarak mavi, siyah, kırmızı, sarı, şeritli mavi, gümüş mavi, gümüş kırmızı ve gümüş sarı tanınmaktadır.

Oryantal Bango yada İzmir Bangosu:   Memleketleri Küçük Asya’dır. Çoğunluğu İzmir’den Avrupa’ya gelmişlerdir. Almanya’da 1850 den beri yetiştirilmektedirler, İngiltere’ye ve Hollanda’ya daha önce gelmişlerdir. Küçük, kısa ve alçak güvercinlerdir. Kafa nispeten büyük ve yuvarlak, geniş ve dolgun alınlı ve dolu yanaklıdır. Gözler arasındaki genişlik kırılma yapmadan buruna kadar uzanmalıdır. Kafa yapısı ne daire nede ovaldır, özellikle alın genişliği ve doluluğu belirgin olacak bir şekilde ikisinin arasındadır. Böylece kafanın en yüksek yeri gözlerin üst kısmında değil ön kısmındadır. Gözler büyük ve diri, renklilerde turuncu renkli, beyazlarda koyu renkli. Göz kenarı basık , düz ve solgun, boyun kısa ve basık, omuzlardan dışarı çıkar. Gırtlak ve göğüs gülü iyi gelişmis olmalıdır. Geniş göğüs biraz kalkık taşınır. Kısa kanatlar sıksıkıya vücuda yapışık, ayaklar parmaklara kadar sıkı tüylerle kaplı. Ayağın yanındaki tüyler biraz daha uzun ancak büyük paçalı değil. Değişik isimlerle anılan renklenme şekilleri vardır.